05 Haziran 2017

Bir kurtuluş reçetesi olarak paranın felsefesi

George Simmel, felsefesinde toplumsal değil, fertler arası bir etkileşimle ilişkileri öne  çıkartır. Bireysel  ilişkileri inceleyen bir sosyolog olarak döneminin dışındadır. Simmel 55 yaşından sonra ancak kürsü alabilmiş formel bir sosyolog olarak ‘'Paranın felsefesi ‘' isimli kitabı ile mübadele  üzerine durur. Parayı iktisatçı olarak değil, sosyolog olarak paranın birey üzerindeki etkisini inceler. Sorunun  sistemden dolayı değil, insan faktöründen kaynaklanan bir sorun olduğunu söyler.  Simmel, parayı cetvel gibi tanımlar. Ve bir ölçü olarak görür. Ölçen etkilenmez. En iyi para böyle bir paradır tespitini yapar.  George Simmel'in para ile ilgili yaptığı bu tespiti, onun arka plana itilmesi, kürsü verilmemesi için yeterli bir nedendi. Simmel, paranın  insanların  örgütlenmesinde bir tahrik unsuru olduğunu da söylüyor. Para ile ilgili bir sosyoloğun  farklı yaklaşımından sonra, günümüz para felsefesinin temellerine bakalım.

 İhtiyaçlarımızı kolay sağladığı için paraya olan ihtiyacımız, asli ihtiyacımızın önüne geçmiştir. Peki para olmadan ihtiyaçlarımızı karşılayabilir miyiz ? Eminim bu soruya cevap veren çoğu okurumuz ‘'hayır'' demiştir. Soruyu şöyle soralım;  kredi kartı ile ihtiyaçlarınızı para gibi karşılayabilir misiniz ? Bu soruya verilecek cevap da evettir. Peki, az önce ‘'hayır'' dediğiniz şey şimdi nasıl ‘'evet'' oldu? Bunun nedeni, para yada kredi kartı ifade edildiğinde, onunla ilgili kabul etmiş olduğunuz paradigma/değersayımında yatar. O halde ihtiyaçları karşılamada paradigmayı/değersayımımızı nereye dayandırarak toplumsal bir kabul olgusuna çevirirsek, para olarak o şeyi kullanabiliriz. Buradan hareketle, bankalar kaydı dedikleri sanal bir  ortamda, ekranlara yazdıkları rakamları varsayarak, sizin tüm varlık ve  hizmetlerinizi temsil ediyorlar. Neden ? Çünkü var sayılıyor ama siz hala gerçek sanıyorsunuz. Bu size inandırılmıştır. Varsayılan paranız vardır ama gerçek paranız yoktur. Ne zaman bütün paranızı bankadan istersiniz paranın ödenemezliğini görüp sistemin çöktüğünü göreceksiniz.

Paranın varlığı ile ilgili bu algı son derece önemlidir. Çünkü paranın bir ölçü olma özelliği bütün mal ve hizmetler üzerinde etkin belirleyicidir. Ölçüyü etkileyen, başkalarının haklarını da  etkiler  adaleti de etkiler. Böylece her şeyi etkileyebiliyor. Para her şeyi etkileyebilir inancı, insanların genel kabulü haline gelmiştir. Peki ölçüyü kim nasıl kontrol ediyor ? Ölçü dediğimiz parayı sürekli faiz kredi sistemi ile kontrol ediyorlar. Bu para ile  nereye saldıracaklarsa oraya kredi veriyorlar. Toplum buna muhtaç noktasına getirilmiştir. Kredi artık talep ettirtiliyor. Toplumu bu duyguya mahkum edenlerin eli aslında çok güçlü değil. Madem toplumun bütün kısmı bu büyünün altında, azınlığın elinde kontrol edilen bu para ile köleleşmiştir, neden bu paranın kullanımına itiraz etmeyelim ?

Mevcut eğitim, paranın kendisi ile ilgili bilgi vermez. Sistematik olarak üniversitede öğreti sisteminde faiz ensturmanı üzerinde temellendirilir. Paranın varlık nedenini faize bağlar. Tasarrufu faize bağlar. Yatırımların yapılabilmesini faize bağlar. Faiz ödemeden adım atılamaz prensipleri ile kurgulanmış ekonomik sömürü modeli okullarda öğretilir. Sonra bürokrasi ve siyasi kararlarda tatbik edilir. Koca koca profesörlar, paranın  faizsiz üretilebileceğine inanamaz. Çünkü onun eğitimi onun için imanın şartı, amentüsü halene gelmiştir. Onun değer sayımı faizsiz ekonomi olmaz dır. Değeri kim inşa ediyor, kim belirliyor? Bütün emeği ortaya koyan sizsiniz, sanal para ile kontrol eden onlar...Neden ? Uygulanan Mevcut para sistemi anarşi oluşturuyor. Mal ve hizmet üretimi  ile para üretimi ilişkisi  hayati noktada önemlidir. Para üretiminde standart bir  anlatımla bütün para sistemi, faize dayalı bir paradigma/değersayım yapısına dayatılarak öğretiliyor. Bu öğretinin özünde temel faiz kabullerine  iman ettiriliyor. Böylece size bir takım öncüller kabul ettiriliyor. Bu  öncüller yanlış ise, kullandığınız matematiğin doğruluğu, sonucun yanlışlığına engel değildir. İşte bu yapıda para kısmı ile ilgilendiğimizde, bu yanlışın başı olarak paranın bir borca dayalı olarak üretilmesi kabul ettirilmiştir. Bu para üretim felsefesi, bütün  öğretilerde bir  iman amentüsü olarak ekonomide kabul ettirildiği için, ana sorunu oluşuyor.  Şimdi milletçe şu zilletin içindeyiz; para üretme yetkisini   yerli ve yabancı bankalara kendimiz veriyoruz. Paranın sisteme nasıl sokulacağını, paranın nasıl bir başlangıçla nerelere akıtılacağını onlar karar veriyor.

Mevduat  zorunlu karşılığı oranı, bankaların ne kadar para yaratma yetkisinin olduğu belirler. Şuan hali hazırda uygulanan para felsefesinde, karşılığı olmayan para var sayılıyor. Bu var sayım, var olan asıl  az miktardaki paranın faizidir. Yani basılı tüm para miktarı bugün itibari ile 122 milyar 881 milyon TL dir. Bu para felsefesinde faizin  ürettiği kredi 1 trilyon 909 milyar TL dir.  Bu verilen kredinin  tamamı, 122 milyar 881 milyonun  faizidir. Bankalardaki toplam mevduat  1 Trilyon 651 milyar 682 milyondur.  Bankalar battığı zaman devlet bu mevduatın ne kadarına garanti veriyor?  Yani sizin diyelim bankada 1 milyon TL paranız var,  banka öyle yada böyle batarsa devlet 100 bin TL miktarına garanti veriyor.  900 bin TL üzerine bir bardak su içeceksiniz...Mevcut  uygulanan para kredi felsefesinde bankalar batmaya doğru gidiyor. Bunun nedeni şudur; paranın artışı malın artışı ile ilişkisiz olup, para finansal piyasalarda bir mal gibi çok hızlı alınıp satılıyor. Bu alım satım işlemleri sürekli faiz üretiyor. Birde islami söylemlerle, sukuk, gayrimenkul sertifikası, gayrimenkul borsası gibi yeni türevsel faiz alanları, İslam adına bu faizci yapı içerisinde sözüm ona can simidi diye oluşturuluyor. Bu alanda da verilen krediler asla ödenemez. Bunu ödeyecek bir paranın varlığı  söz konusu değildir. Öte yandan 2018 doğru bankaların  hazırlıklarını yaptığı tam dijital paraya geçme bu büyük yıkılışın kurtarıcısı olmaya çalışmaktır.  Bu açıkça bir yıkım olacaktır.  Bu  para felsefesi  köleliktir. Milletimiz ayağa kalkmalı. Devletimizi yöneten milletin evlatları korkmamalıdır. Gerçek bir bağımsızlığa kendi paramızın sahibi olarak ulaşacağız. Millet olarak bir aileyiz. Ailemizi parçalamak istiyorlar. İhtiyacınız olan parayı bankadan almak zorunda değilsiniz. Sisteme isyan etmeden bu oyun bozulmayacaktır.

Ölçüde haddi aşmayın( Rahman 8) Tartıyı adaletle yapın ölçüyü eksik tutmayın (rahman 9) İnsanların mallarının değerinden düşürüp eksiltmeyin ve yer yüzünde bozguncu olarak karışıklık çıkartmayın (şuara 183) ..Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Düzene sokulduktan sonra yer yüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırdır.( Araf 85)

Ekonomiyi yönetenler!  Allah ekonomi biliyor muymuş ?...